NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

2 Ocak 2009

Orhan Bursalı - AKINTIYA SÜRÜKLENMEK..- CBT

Gündem
Cumhuriyet Bilim Teknik 02.01.2009

“İşlem” şaşmadan sürüyor! Atom saati gibi dakik! Ne demiştik? Üniversite seçim sistemi tam bir rezilliktir, rezalettir! Suyun başını tutanlar, kim olursa olsun, burada YÖK iktidarı ve Cumhurbaşkanı, öğretim üyelerini kullanıyorlar..Hem de tarihte görülmemiş bir “demokrasi” kandırmacasıyla! “Hadi canlarım bi seçim yapın bakiiim” diyorlar, sonra da 6 kişi arasından canını istediklerini rektör olarak atıyorlar! Birinci mi gelmiş ikinci mi, 1000 oy mu almış yoksa 5 oy mu... Listede bulunman önemli!

İşlem belliydi: Siyasal tarikat tıkır tıkır, plana göre çalışıyor. YÖK’e atadıkları adamlarını (başbakanın da özel doktoru) oradan istifa ettirip daha anlamlı bir işe, İstanbul Üniversitesine rektör olarak atama işlemini tamamladılar. Rektörün kişiliğini bilmem, ne yapacağını da... Bununla ilgilenmiyorum. Burada seçim, süreç, dinci siyasetin katakulli numaraları ve seçim diye koskoca “üniversiteyi” bu biçimde kullanmaları önemli!
Yıllardır oynanan oyun bu. Üniversiteliyi birbirlerine kırdırırcasına... Düşmanlıklar, kamplaşmalar oluşturarak... İktidar dalkavukluğu gibi artık bir mesleğe dönüşmüş yeni bir “sınıf” yaratarak... Boyun eğmeyi teşvik ederek... Kişilikleri silip süpürerek...
Dedik ki, oyun açık. Üniversite üniversite ise, siyasetin aleti olmamalı! Oyunun kurallarını değiştirmeli! Kendisine yakışan bir rektör seçme sistemi istemeli, bunun için çalışmalı. Siyaset bunu yapmayacaktır. İrili ufaklı hiç bir (ideolojik) iktidar odağı bunu yapmayacaktır. Geçmişte de “ideolojik” YÖK’çüler bunu yapmadı!

Sayın Sezer’e de buradan seslenmiştik: Lütfen yeni bir yol deneyin. Üniversitelere, bu açmazdan kurtuluş yolunu açın. Örneğin siz kendiniz nasıl bir rektör atayacağınızın kriterlerini açıklayın. Şeffaf olun. Bu kriterler, esas olarak bilimsel ölçeklere dayansın. Yöneticilik başarıları arasın. Uluslararası, üniversiter ölçekleri gözetsin. Üniversitelerin bilimsel niteliklerini yükseltecek hedeflere yönelsin... (Bunu ayrıca ilk eleme aşamasını yöneten anlı şanlı eski YÖK başkanları da yapabilirdi! Nerede o geleceğe bakış!)
Sayın Sezer bunu yapmadı. Danışmanları mı teşvik etmedi bilemeyiz. Ancak Sezer böyle kriterler açıklamış olsaydı, rektör seçimlerinde büyük bir aşama kaydedilirdi, bugün YÖK’ün ve Çankaya’nın yeni sahiplerini de belirli ölçülerde bağlayıcı olurdu!
Şimdi İstanbul Üniversitesi’nin önünde tek yol vardı: Onurlu bir rektör seçiminin yöntemini, kriterlerini saptamak; bunları kamuoyuna açıklamak. Ve, uyduruk, tarikatçıların-siyasetçilerin kendi meşreplerine göre yönettiği bu süreci, öğretim üyeliğinin konu mankeni olarak kullanılmasını reddetmek ve en etkili silah olarak da rektör seçimlerini de boykot etmek! Ne kaybederlerdi? İstedikleri kişiyi zaten rektör atayacaklarına göre!

Şimdi ağır konuşma zamanıdır; bu hakkı da, kamu çıkarını gözettiğine inandığımız düşüncelerimizden alıyoruz (Bunu da tartışmaya hazırız!): Atatürk’ün bu koskoca üniversitesinden, 1 kişi, 10 kişi, 50 kişi bile, bu tür akılcı, değiştirici bir süreci başlatmaya kalkışamadı! Hey, bir tane “deli” bile mi yok binlerce kişi arasında! Onun yerine, düzene, verilene, kendilerine dayatılana, bir azınlık oyuna boyun eğme yeğlendi.
Acaba, bütün herkesin düzenin bu şekilde “dokunulmadan” çalışmasını istemesinde, bir çıkarı mı var? Galiba evet! Fakat, eğer tarikatçılık kıskacına girmemiş gençler kaldıysa, artık ekonomik bir bağımlılığı kalmamış veya olsa bile düşünce namusunu, üniversite, ülke ve kamu yararını önemseyen ve ön planda tutan kimseler varsa eğer, belki umut onlardadır..

***
Yeni yılın bu ilk sayısında, Ege Üniversitesi’nde bilim etiği mücadelesi veren “Donkişot” Prof. Kayhan Kantarlı’ya de destek çıkmak zorundayız: Kantarlı “İntihal ve bilimsel sahtecilik içeren makaleleri nedeniyle bir kamu kurumu olan TÜBİTAK'ın ceza verdiği öğretim üyesini dekan atayan YÖK Başkanı ve bu atamada birinci derecede sorumlulukları bulunan Ege Üniversitesi Yöneticileri hakkında Türk Ceza Yasası kapsamında soruşturma açılması için Ankara ve İzmir Cumhuriyet Savcılıklarına” suç duyurusu yaptı! Ayrıca bilimsel makalelerdeki sahtecilikleri de raporlarla açıkladı!

Kantarlı diyor ki, “Üniversitenin önceki yöneticileri, söz konusu öğretim üyesini aklanmış sayarak önce profesör, sonra anabilim dalı başkanı, sonra bölüm başkanı ve nihayet şimdi de dekan olabilmesinin önünü açtı.. İntihal suçu kanıtlanan bir öğretim üyesinin dekan atanması, YÖK düzeninde 27 yıldır yerlerde süründürülen bilim ahlakının öldüğünün bir göstergesidir...”
Kantarlı, ayrıca, bir öğretim üyesinin yazdığı ders kitabında intihal bulunduğu için yaptığı suç duyurularını örtbas eden kişi ve kurumlara yazdığı eleştiri ve kınama yazıları yüzünden, hakkında 200.000 YTL lik manevi tazminat davası açıldığını da belirtiyor. Diyor ki, “İntihalcilere, karşı dava açma cesaretini de, YÖK düzeni sağladı... Yazarı belli olan bir kitaptan kaynak göstermeden yapılan alıntılara ise ‘anonim bilgi’ yakıştırması yapılıyor.”
***
Gelecek hafta buluşmak dileğiyle, Mutlu Yıllar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür ederiz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.