NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

27 Haziran 2009

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - GERÇEK BİLİM İNSANI KİMDİR? 2 (Sakarya Gazetesi)

Pazartesi günü bu köşede yayınlanan yazım üzerine çok sayıda öğretim üyesi okurumdan olumlu tepkiler aldım. Türk bilim dünyasında gerçek anlamda bilim insanı olmanın gururunu taşımanın ne kadar önemli olduğunu bir defa daha anladım. Çünkü, etrafımızda gerçek olmayan bilim insanları çoğaldıkça, gerçek olanların değeri daha da artmaktadır.
PLAGIARISM-TURKISH.BLOGSPOT.COM adresinde, gerçek ve gerçek olmayan bilim insanlarıyla ilgili yazılanları okuduğunuzda, gerçek bilim insanlarının giderek azalmakta olduğuna tanık olabilirsiniz.
Şimdi, Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden değerli meslektaşım Prof. Dr. İbrahim Ortaş´ın (iortas@cu.edu.tr) bir süre önce konu ile ilgili olarak yazmış olduğu bir yazının Pazartesi günün köşeme alamadığım kısmını sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Bilim İnsanının Temel Özelliği Yorum Yapabilmesidir
Bilim insanının temel özelliği, ürettiği veriyi yorumlayabilmesidir. Mehmet Yapıcı,  (Bilim ve Bilim İnsanının Nitelikleri , Üniversite ve Toplum Mart 2005 Cilt 5) bilim insanını şöyle tanımlamaktadır: "Bilim insanını bilim sürecinde stratejik bir noktaya taşıyan temel nokta, yorumlama sürecidir. Bilim insanının olgu ve olayları yorumlama yöntem ve süreci, onun nesnelliğinin de ölçüsüdür."
Elde edilen verilerin yorumlanması, bilgi ve teknolojiye dönüştürmesi asıl olandır. Veri toplama ve süreci izleme ise teknisyenlik işlevi olarak değerlendirilir.
Bilim Adamı Özgürdür ve Hiçbir Otoriteye Bağlı Değildir
Bilim insanı temelde bilinenlerden ve bilinmeyenlerden yola çıkarak, yeni düşünceleri üretebilmeli, ürettiklerini toplum yararına söyleyebilmeli ve yazabilmelidir. Her türlü yargıya karşı öz güvenle düşüncelerini savunabilmedir.
Bilim İnsanının Otorite ve Güç Karşısında Korkmaya Hakkı Yoktur
Aksi taktirde bilim ve onun insanlık yararına olan etkisi yansıtılamaz. Ortaçağın uzun  sürmesi (yaklaşık 800 yıl) bilim insanlarının suskunluğu ve çekingenliğine bağlanmaktadır. Leonardo da Vinci, "Bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır" demektedir.
Bilim İnsanı Yetişkin Birey Özelliğine Sahiptir
Bilim insanı, yetişkin birey olma özelliği gerektirir. Her yönü ile donanımlı, kendisi ile barışık, küçük makam ve mevkilere ve çıkar ilişkileri konusunda zaafı olmayan, yerine göre EVET ve HAYIR diyebilen bir özelliktir.
Her ortamda güven veren, söyledikleri ile tutarlı, günün koşullarına göre tavır değiştirmeyen kişiliktir.
Yetişkin birey özelliği beynine ve vücuduna değer veren kişiliktir.
Okuyan, bağımsız düşünebilen ve karar verebilen kişiliktir.
Bilimsellik veya bilim insanlığı iç tutarlılığı olan bir yaşam biçimidir. Bilim insanı öncelikle etik değerlere ve içsel dürüstlüğe sahiptir. Bilim insanının etik değeri ve içsel dürüstlüğü  kendi iç disiplinine bağlıdır.
Bilim insanının her şeyden önce biz merkezli, ortak akla güvenen ve yaşatan, sürükleyici vizyon oluşturan bir yapıda olması gerekir. Ben merkezli, kısır düşünen, bilgi paylaşamayan, vizyon oluşturamayan yapılardaki kişilikler  bilime katkı sağlamaz, aksine  bilimden yararlanırlar.
Bilimsel araştırma yapma yeri olan üniversitelerde bugün değer olarak kabul edilen mutlaka idari görev yapmak ve  yöneticilere yakın olmak anlayışı, üniversitelilik kültürüne zarar vermiştir.
Bilim İnsanlığı Bir Paye midir? 
Akademik unvanların kolay elde edilmemesi için belirli kurumların belirli ilkelere göre gerekli şartları yerine getirmesi gerekir. Çoğu zaman akademik unvan adı altında kişi herhangi bir alanda belirli gözlem ve ölçümlere dayalı verileri bir araya getirerek ve biraz yorum katarak yüksek lisans ve doktora payesi alabilmektedir.
Kişiden beklenen, bilimin nesnelik ve objektifliği içinde metodolojik çalışma ile soru sorarak, verilerini sınıflayarak ve yorumlayarak bilgi üretmesidir. Ancak çoğu zamana kişi bu unvanı aldıktan sonra bir daha merak ederek bilmek istememektedir. 
Özellikle de özel iş yapmayı benimseyenler ile politikacıların akademik unvanların arkasına sığındıkları ve bunun da akademisyenliğe büyük zarar verdiği bilinmektedir.
18 HAZİRAN 2009 TARİHİNDE YAYINLANAN "DÜZELTME VE CEVAP METNİ" NE KISA CEVABIM
Sakarya gazetesinde 18 Haziran 2009 tarihinde, şahsiyet haklarımı ihlal eden ve devam eden yargı sürecini etkilemeye yönelik olarak (28.04. 2009 tarihinde -Esas: 2009/194-  Eskişehir 2. İdare Mahkemesinde yürütmenin durdurulması ve iptal davası) gerçeklerle bağdaşmayan bir metin yayınlanmıştır.
YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, Dr. Erol Kutlu hakkında  "Bilgi Toplumunda Kalkınma Stratejileri isimli eserinde İNTİHAL YAPTIĞI kanaatinin oluştuğu belirtilmiştir" diyerek, gereğinin yapılmasını ilgili kurumdan talep etmiştir.
Bu talebinin gerisinde, alanında uzman İstanbul Üniversitesi´nin üç öğretim üyesinin "intihal yapılmıştır" kanaatinin oluştuğuna ilişkin raporları vardır. 
Ayrıca, AÜ raporunda  imzası bulunan bir öğretim üyesi de, intihali tespit etmiş ve bunu  yazdığı el yazısı mektup ile belgelemiştir: "SENİN İNTİHAL İDDİANDA HAKLI OLDUĞUNU GÖRDÜM." 
AÜ Rektörlüğü YÖK´e yazmış olduğu yazıda şu ifadeyi kullanmıştır: "kitap 2000 yılında basıldığından ceza verme yetkisi ZAMAN AŞIMINA UĞRADIĞINDAN herhangi bir ceza verilmesinin de mümkün olamayacağı düşünülmektedir."
Diğer bir deyişle Rektörlük, 23.01.2009 tarihli yazısında  intihal fiili işlenmemiştir  dememiş, aksine "intihal fiili gerçekleşmiştir ama zaman aşımına uğradığı için disiplin yönetmeliğini ilgili maddesi uygulanamamaktadır" savunmasını yapmıştır. Konu idari yargıda yargılama aşamasındadır.
İntihal (bilimsel hırsızlık) suçlarında zaman aşımı 3 Haziran 2005 tarihinde kaldırılmıştır. 2005 yılından sonra intihal yapan öğretim üyeleri artık zaman aşımı gerekçesine sığınamayacaklardır.
Dr. Erol  Kutlu vekili, gerçekleri saptırmaktadır. Çünkü,  Eskişehir İdare Mahkemesi tarafından Dr. Erol Kutlu´nun  şahsıma iftirada bulunduğunun belirlenmesi  (Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi´nin 2004 /321 dava dosyası) üzerine (Eskişehir İdare Mahkemesi Esas: 2004/1139, Karar: 2005/1223) ŞAHSIMA YÖNELİK İDARİ İŞLEMİ Eskişehir İdare Mahkemesi İPTAL ETMİŞTİR.
Düzeltme metninde yer alan "… eserin önsözünde sırf kendine teşekkür edildiği için" denerek olay küçümsemeye çalışılmıştır.
Bilimsel çalışmalarda saygın bir ismin ne kadar önemli olduğunu Yrd. Doç. Dr. Ahmet Can Bakkalcı,  6 Ocak 2009 tarihinde şahsıma yazmış olduğu mektupta şöyle ifade etmiştir: "YALNIZCA İSMİNİZİN OLMASI BİLE BİZİM ÖNÜMÜZÜ AÇARAK, İŞLERİMİZİ ÇOK KOLAYLAŞTIRDI."
Adımı hiç kimse benden habersiz, üstelik YÖK kararına göre intihal bir kitapta doçentlik jürisini etkilemek için kullanamaz.
Ben kimseye karşı hasmane bir tutum içinde değilim. Fakat bilimsel hırsızlıkların üniversitelerde cezasız kalmasına da karşıyım. Hukuk devletinde  herkes suç oluşturmamak şartıyla görüşlerini açıklayabilir. Bunun aksi, AİHŞ´nin 10 ncu maddesine aykırıdır: "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir."
Üniversitelerde Anabilim Başkanlığı bilimsel bir makam olduğu için adayın  belli bilimsel niteliklere sahip olması gerekir. 
Anabilim dalı başkanlığı bir AT "YARIŞI" olmayıp, "bilimsel nitelik" yarışıdır. At yarışlarında olduğu gibi, "senin atın 15 saniyede, benim atım 10 saniyede parkuru tamamladı. Ben seni geçtim." demek değildir, olmaması da gereklidir.
YÖK´ün 06.01.2009 tarihli yazısını "yok" (keenlemyekun)  hükmünde sayarak kamuoyunu yanlış bilgilendirmek, TCK Madde 204 ve 277 nci maddelerinin ihlali anlamına gelir ve bu durum bir suçtur.
Okurlarımın, 20 Haziran 2009 tarihli Hürriyet Gazetesi´nde yer alan haberi bu açıdan özellikle okumalarını öneririm.
Konu ile ilgili olarak şahsiyet haklarımı korumak için gereğini yerine getirdiğimi de okurlarımla paylaşmakta yarar görüyorum.
Hiç bir suç cezasız kalmaz.

22 Haziran 2009

Prof. Dr. Rıdvan Karluk - GERÇEK BİLİM İNSANI KİMDİR?1 (Sakarya Gazetesi)

Geçenlerde Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden değerli meslektaşım Prof. Dr. İbrahim Ortaş ´ın (iortas@cu.edu.tr) bir süre önce yazmış olduğu bir yazıyı bir dostum bana gönderdi. Sanırım benim intihal ( bilimsel hırsızlık) yazılarımdan etkilenmiş olsa gerek. Çünkü,  PLAGIARISM-TURKISH. BLOGSPOT. COM  adresinde Türkiye´de intihaller ile ilgili 9 makalem yayınlanmıştır.
Konu ile ilgili yazılarım üzerine bana çok sayıda belge gelmiştir. Uygun bir zamanda bunları, yorumlarıyla birlikte kitap halinde yayınlamayı düşünmekteyim. Böylece, intihal yaptığı yargı ya da YÖK kararı ile kesinleşen öğretim üyelerinin kimler olduğunu kamuoyunun bilgisine sunacağım.
Temiz bir bilim dünyası için, intihalden arındırılmış eserler üreten bir Türkiye için bu yükün altına gireceğim.
İntihalci öğretim üyelerinden bazıları, Türk atasözündeki gerçeğe uygun davranış içindedirler: "Akıllı hırsız ev sahibini bastırır"
Etrafımızda, kendine bilim adamı diyerek ortalığı kasıp kavuran çok kişi olduğu için, Prof. Dr. İbrahim Ortaş´ın e postasını kendi görüşlerimi de ekleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü, eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, "bilimsel intihal yapan bir öğretim üyesinin öğrencinin karşısına çıkmaması gerektiğini" belirtmektedir.
Prof. Dr. Teziç bu konuda  şu gerçeğe dikkati çekmektedir: "Ona hocalık görevi yaptırılmamalıdır. Artık  o kişinin bir daha üniversitede kürsüye çıkıp öğrencilere ders verir aşamada olmaması ve HOCALIK KİSVESİ İÇİNDE ÜNİVERSİTEDE BULUNMAMMASI GEREKİR."
Üniversitelerimizde başkalarının ürettiklerini çalıp çırpıp, kendilerinden bir tek cümle koymadan, (hatta bir tek nokta ve de virgül) "kes yapıştır" tekniği kullanılarak üretilen kitaplarla sıfat elde edenler bulundukça, Prof. İbrahim Ortaş´ın yazısı çok daha önem kazanmaktadır.
Toplumumuzda sıkça sorulan soruların başında bilim insanı kimdir sorusu gelmektedir.
Her insan, bilim insanı olur mu? Bence olmaz, olamaz.
Bilimsel bir kurumda olmayan ancak veri üreten, ölçen, tartan kişi bilim insanı olabilir mi?  Tersinden bakarsak, bilim kuruluşunda veri üreten, bilen kişi bilim insanı sayılır mı?
Bilim insanı nasıl bir kişiliğe ve yaşam biçimine sahiptir? Toplum bilim insanını nasıl tanımlıyor? Öğrenciler bilim insanlarını, ders aldıkları hocalarını nasıl görüyorlar veya görmek istiyorlar?
Gerçek bilim insanı çalmaz, çaldırmaz. Çalanlar ile de mücadele eder. Bu mücadelesinde ona köstek olmak isteyenler de çıkabilir. Gerçek bilim insanı hırsızlıkları örtmeye çalışanlarla da mücadele eder.
Hırsızlar ile mücadele eden ve onların yaptıklarını açığa çıkarmaya çalışanların önü daima kesilmeye çalışılır. Nasıl yapsam da bu işi örtsem ya da örtülmesine ufakta olsa bir katkıda bulunsam diye çabalayanlar, Türk toplumunda hırsızlarla mücadele edenlerden maalesef daha çoktur.
İşin örtülmesine çalışanlar eğer toplumda yaygınlaşırsa, o ülkede gidiş kötüdür. "Üniversitelerde bilimsel hırsızlığın doğal karşılandığı bir ülkenin elbette tüm yaşam alanları soyulacaktır" özdeyişini hiçbir zaman unutmamak gerekir.
Prof. Dr. Ortaş´ın yazısına geçmeden önce intihal ne demektir, kısaca tanımını yapalım.
İntihal, (aşırma), bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanmasıdır. İntihal bir tür sahtekarlık ve hırsızlıktır. İntihal genelde bilinçli olarak hızla yükselmek amacıyla yapılır.
Ciddi bir akademik suçtur.
Bilgi çalmak ile kuyumcudan altın çalmak arasında hiçbir fark yoktur. İlki çok daha tehlikelidir. Çünkü, bilgi çalıp yükselenler, ileride bu alışkanlıkların genç nesle de aktarabilirler, aktarmasalar bile kötü örnek olurlar.
Başlıca türleri şunlardır: alıntı ifadeler ve fikirler için kaynak göstermemek, ödünç alınan ifadeleri tırnak içinde yazmamak. Başkalarına ait fikirler alıntı yapılırken, yeni cümlelerle ifade edilseler bile kaynak gösterilmesi gerekir.
Araştırmalarda görülmüştür ki;
- İntihal, daha çok ciddi bir öğretim elemanı kadrosu oluşmamış bölümlerde görülmektedir,
- Usta çırak ilişkisi içerisinde yetişmemiş, ciddi bir ustası olmayan öğretim elemanlarında daha sık rastlanmaktadır,
- İntihalciler  Doğan Cüceloğlu´nun sınıflamasına göre "popüler optimist" karaktere sahiptirler,
- Ciddi bir akademisyen 20-25 yayın ile kendisini kabul ettirmişken, intihalciler çok daha fazla yayın yapmalarına rağmen kendilerini meslektaşlarına kabul ettirememişlerdir,
- İntihalciler, şikayet olması durumunda hemen en adi komplo girişiminde bulunmaktadırlar,
- Ciddi bir bilim insanı, dünya görüşü ve inancı ne olursa olsun aydınlık yüzlü, pozitif enerji veren, ilkeleri olan, sevecen, hoşgörülü ve bir beyefendi/hanımefendi davranışı sergilerken, intihalciler daha çok "yavuz hırsız" davranışı içindedirler.
- İntihalci, intihal kitabını Çince yazılmış eserlerden yararlanarak üretmiştir ama mesleki dil sınavına Japonca´dan girmiştir. Bu, tipik intihalci davranışıdır ve intihal yaptığının delilidir. Çünkü, bilmediğin ve sınavını geçemediğin dilden okuyarak nasıl kitap yazdın diye insana sorarlar.
Genç bilim insanları, eğer bilimsel hırsızlık yapmadan sıfat almak istiyorlarsa, mutlaka Prof. Dr. İbrahim Ortaş´ın yazısını, virgül atlamadan okumalıdırlar.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, bilim adamı niteliği nasıl olmalı diye sormakta ve eklemektedir: Bilim insanın önemli özelliklerinden biri, bağımsız ve özgür kişi olmasıdır. Bilim adamı özgün kişiliği ile her şeyi bir üstüne soran değil, önce aklını ve bilgisini kullanan kişidir.
Kişiliği gelişmiş bilim adamı kendine güvende hisseden, kendi kendini temsil eden kişidir.
Bilim adamı bilim disiplinine bağlıdır ve özgür birey olarak görevini bağımsız yapar. Bilim adamı bilim disiplini dışında hiçbir disipline veya düşünceye  bağlı değildir.
Bilim insanı her türlü zorluğu göze alabilecek kadar cesurdur. Bilim insanı otoriteye karşı düşüncesini söyleme durumunda olduğu için mümkün olduğunca resmi iktidar çerçevesinin dışında kalmayı yeğler.
Bu konuda Giordano Bruno 16. yüzyılda, "Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Karanlık ve aydınlık arasındaki bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım; bundan dolayı her yerde nefretle karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı ve aptal çoğunluğun öfkesine hedef olarak yaşadım" demektedir.
Bilim insanının temel özelliği düşünce üretmektedir.
Bilim insanı bilim yapan ve bu konuda uğraş veren kişidir. Bilim yapan kişi yaptığı işin doğası gereği normal bir meslekten farklı bir uğraşıyı gerektirmektedir. Bilim insanının yaptığı işin öncelikle felsefesinin iyi anlaşılması gerekmektedir.
İşin iyi anlaşılması için kişinin sahip olduğu bilgi birikimi, kültürel alt yapısı,  çabası yanında sahip olduğu zeka türü de önem taşımaktadır.
Bilim adamı ne iş yapar?
Bilimin amacı evreni, içindeki canlı veya cansız nesneleri anlamak ve tanımlamaktır. Bilimin amacına uygun olarak zihinsel yeterliliğe sahip olması bilimin doğal bir sonucudur.
Kişinin bilime nasıl bir anlam yükleyeceği, kimlerin bilim insanı olacağı veya bilim insanının nasıl belirleneceği temelden bilimsel bilgisi ve bilimsel tutumuna bağlıdır.
Diğer bir deyişle adayın nasıl eğitildiği, kişinin yaşama bakış açısı, öngörüleri ve geleceğe ilişkin tutumu da önemli olmaktadır. Temel soru bilimsel tutumunun nasıl belirleneceğidir.
Temiz bir bilim dünyası için, intihalden arındırılmış eserler üreten bir Türkiye için, Prof. Dr. İbrahim Ortaş´ın yazısını Cuma günü sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

20 Haziran 2009

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ - YAYIN ETİĞİ BİLDİRGESİ

Gerçekleştirilen araştırmanın bulgularının gerek rapor, gerekse makale veya bildiri şeklinde yazılması ve benzer konularla ilgilenen kişilerle paylaşılması araştırmacının etik sorumlulukları arasındadır. Ancak bu yolla bilgi birikimi ve bilimde daha da ilerlemek için ortam sağlanabilir. Yayın etiği ihlalleri; yazarlık hakkı sorunları, aşırmacılık, uydurmacılık, tekrar yayın, bölerek yayınlama ve yanlı tutum şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunların önlenebilmesi için karşılıklı güven, dürüstlük ve iyi niyet önemlidir.

Türk Tabipleri Birliği aşağıdaki yayın etiği ilkelerini kabul eder:
Bir bilimsel yayında yazarlar arasında yer alabilmek için; fikir oluşturmak, araştırmanın planlanması ve yürütülmesi sırasında ve ifade etmede ya da verilerin çözümlenmesi ve yorumlanmasında katkıda bulunmak, makalenin yazılması ya da içeriğinin düzenlenmesinde önemli ölçüde düşünsel katkı sağlamak veya makale yayınlanmadan önce son şeklini vermek gerekmektedir.
Araştırmanın planlanması, yürütülmesi ve sonuçlandırılmasında anlamlı katkı sunan kişiler yazar olmalıdır. Yazarlar katkı derecelerine göre sıralanmalıdır.
Yazarlık hakkı ve sırasının ortak bir kararla önceden belirlenmesi, bunun etik kurul başvurusunda yer alması önemlidir.
Yazar sırası katkı göstergesi olduğu için kişilerin statüsünden bağımsız olarak değerlendirilmeli ve katkı her yazar için ayrı ayrı saptanmalıdır.
Yazarlık hakkının gerçekte hak etmeyen kişilere verilmesinin, “hediye yazarlık / yazarlık ikramı”nın önüne geçilmelidir.
Yazarlar yayın ve atıf sayılarını artırmak için karşılıklı anlaşmalarla birbirlerini yazar listesine eklemekten kaçınmalıdırlar.
Tez, çalışmayı yapan kişiye aittir; tezden üretilen yayınlarda çalışmayı yapan kişi birinci isim olmalı, danışman ve katkı sunan kişilerin isimleri katkıları oranında yer almalıdır. Yalnızca teknik destek, malzeme ve olgu temini katkısı yazarlık hakkı vermemeli, katkı sunanlara teşekkür edilmelidir.
Başka bir eser veya çalışmadan alınacak her türlü bilgi, veri, tablo ve ifadeler atıf yaparak (kaynak gösterilerek) kullanılmalıdır.

Olmayan bir veri uydurularak yayın haline getirilmemelidir.
Bir çalışma iki ayrı dergide yayınlanmamalıdır. Yabancı bir dergide yayınlanan makalenin ulusal bir dergide yayınlanmak istenmesi durumunda her iki dergi editörü bilgilendirilmelidir.
Bir çalışma birden çok bilimsel toplantıda sunulabilir ancak sonraki sunumda başka bir etkinlikte sunulduğu belirtilmelidir. Yayın haline getirilen sunumlarda hangi etkinlikte sunulduğu mutlaka belirtilmelidir.
Bir çalışmadan elde edilen veriler ve sonuçlar bölünerek, dilimlenerek birden çok yayın haline getirilmemelidir.
Çalışmada kullanılan protokol, elde edilen veriler ve sonuçlar saptırılmadan, değiştirilmeden bağımsız biçimde verilmelidir.
Makalede çalışma sonuçlarını etkileyebilecek ikinci bir taraf ile çıkar çakışması yayına gönderilen derginin editörüne bildirilmelidir.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.