NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

30 Ağustos 2014

Prof. Görür, ‘üniversiteler fukaralaştı’ dedi, akademisyenliği bıraktı! (T24)

Prof. Dr. Naci Görür, emekliye ayrılarak akademi dünyasından ve beklenen büyük İstanbul depremi açısından çok büyük önem taşıyan Marmara Denizi’ndeki araştırmalardan çekilme kararı aldı. 

İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, 9 Eylül’den itibaren akademisyenliği ve başında bulunduğu Marmara Denizi’nde süren deprem araştırmalarını bırakma kararı aldı.

Üniversitelerin bilimden uzaklaştığını düşünerek bu kararı alan Görür, çok sert açıklamalar yaptı. İTÜ’nün artık eskisi gibi olmadığını, bir bilim insanının taşıması gereken evrensel ölçütlerin tehdit olarak görüldüğünü söyleyen Görür, “İTÜ, inanılmayacak ölçüde geriye düşen öğretim üyesi profiliyle inanılmayacak düzeyde fukaralaşan üniversiteye dönüştü. Genel olarak üniversitelerde insanlar uluslararası standartlardaki başarıları ile araştırmaları ile algılanmıyor. Bizden mi bizden değil mi, hangi topluluğa, hangi düşünceye aidiyeti var gibi saçma sapan bir yolun içine girildi. Eğer belirli bir düşüncenin insanı değilseniz sizi görmezlikten geliyorlar. Öyle olunca da gerçek bilim adamları küstürülüyor. İnsanlar artık kendi üniversitelerine aidiyetlerini yitirdiler” dedi. 

Prof. Dr. Naci Görür, emekliye ayrılarak akademi dünyasından ve beklenen büyük İstanbul depremi açısından çok büyük önem taşıyan Marmara Denizi’ndeki araştırmalardan çekilme kararı ile ilgili Cumhuriyet gazetesine açıklamalar yaptı.  

'İçime sindiremiyorum’ 
Görür, emekli olduktan sonra üniversitelerde öğretim üyeliğine devam etmenin mümkün olduğunu, birçok üniversiteden teklif de aldığını belirterek “Özel üniversitelerden teklif var, iyi de para veriyorlar. Gidip orada da bu işi yapabilirim ama ben içime sindiremiyorum. Bu üniversite sisteminde bir şeylerin yapılabileceğini düşünmüyorum” dedi.  

‘Standardımı düşürdüm’ 
Görür, öğrencinin de bu kokuşmuş üniversite düzeni içinde daha kolay nasıl mezun olacağına baktığını, birçoğunun neredeyse hiç çalışmadan diploma aldığını vurguladı. Görür, “Bunları dekanlığa, rektörlüğe yazdım. Ben işi ciddiye aldığım için öğrenci açısından da hedef haline geldim. ‘Naci Hoca’nın dersinden geçersen üniversite bitmiştir’ gibi bir algı oluşmuş. Halbuki zor bir hoca değilim. Ben sınav kâğıtlarını ciddi ciddi okursam kimse geçemiyor. Bunun ürküntüsü ile ben de standardımı düşürdüm, buna rağmen unvanım bu. Düşünün artık üniversite ne hale gelmiş” yorumunu yaptı. 

‘Profesör olmak kolaylaştı’ 
İTÜ’de evrensel bilim kriterlerinin tehdit olarak görülüp içinin boşaltıldığına dikkat çeken Görür, “Bu değerler ne kadar sulandırılırsa profesör, doçent olmak, kadro almak daha kolay oluyor. İşin bu hale gelişinde siyasetin büyük etkisi var. Üniversiteler siyasallaştı. Her dönemde bu oldu ama benim asistanlığımdan, yani 1971’den bu yana hiçbir dönemde bu son 10 senedeki gibi üniversiteler siyasallaşmadı” diye konuştu.  

Kimse dert edinmiyor 
Türkiye’de üniversitelerin durumunun hiç de iç açıcı olmadığını, evrensel ölçütlerde bilim üretilmediğini, araştırma yapılmadığını söyleyen Görür, eğitimin kalitesinin de buna bağlı olarak düştüğünü vurguladı. İTÜ’deki durumun da aynı olduğunu ifade eden Görür, “Üniversitenin yetkili organlarına da bildirdim. Gördüm ki bunu kimse dert edinmiyor. Siyasi iktidar artan üniversite sayısı ile övünüyor” diye konuştu.   

‘Yok sayıyorlar’ 
Prof. Görür, Türkiye’de bilim insanı profilinin fukaralaştırıldığını vurgulayarak şunları söyledi: 
Dünyada bir bilim adamı akademik basamakta  yükseltilecekse yayınlarına, aldığı atıflara, yazdığı kitaplara, dünya bilim camiası ile ne kadar iç içe olduğuna bakılır. Bizde ise kesinlikle öyle değil. Eğer uluslararası bilimsel kriterlere uyuyorsan tehdit olarak bakıyorlar. Belki kolayca bileğini büküp harcayamıyorlar ama seni yok saymaya çalışıyorlar. Çünkü o tür ölçütler üniversitedeki insanları rahatsız ediyor. O ölçütlerin gelmesi demek onların değersizleşmesi demek. İşlerinin zorlaşacağını, belirli akademik basamaklara tırmanamayacaklarını düşünüyorlar. Onun için o değerleri bırakıp yeni yeni eften püften değerler üretip kendilerine değer biçiyorlar.” 

‘Yerlerde sürünüyoruz’ 
Kendi fakültesinde yaptığı bir incelemede 40 akademisyen içinde sadece üçünün Avrupa veya Amerika’da profesör olabilecek niteliğe sahip olduğunu gördüğünü ifade eden Görür, “Yerlerde sürünüyoruz. Ama bundan kimse rahatsız olmuyor” dedi. 

‘Laboratuvarımızı almaya çalıştılar’ 
Depremle ilgili Marmara Denizi’nde yaptıkları çalışmalar nedeniyle de hedef haline geldiklerini söyleyen Görür şöyle devam etti: 
Türkiye’de deprem araştırmaları fazla yapılmıyordu. Uluslararası kaynaklar, projeler bulup biz yaptık. İTÜ’de deprem araştırmaları yapılıyor, kurumsal desteği var gibi anlaşılıyor ama öyle değil. Biz fazla etkin oluyoruz diye üniversitemiz rahatsız. Laboratuvarımızı elimizden almaya bile çalıştılar. Üretmeyeceksin, çalışmayacaksın. Üretirsen fark yaratıyorsun. O farkı yarattığın zaman da rahatsız oluyorlar. O fark oluşmasın diyorlar. Marmara’yı dünyanın en iyi bilinen denizi haline getirdik. Bunun için sürekli yurtdışından gemiler getirdik, araştırmalar yaptık, aletler yerleştirdik, bizzat çalıştık. Kendi kurumlarımızdan destek istedik, çoğu kez de alamadık.” Görür, artık jeotermal enerji ile ilgili araştırmalar yapacağını belirterek “Bilgi birikimi ve tecrübemle araştırmanın tam içinde olarak Türkiye’ye hizmet edebileceğimi düşünüyorum” dedi.

28 Ağustos 2014

Dr. Tansu Küçüköncü (*) - Ege Üniversitesi Ahmet Yıldırım'ın “% 100 ÇALINTI” doktora tezini ve doktora diplomasını İPTAL ETMİŞ !

Bir yıla yakın uğraştırdıktan, bir çok yazışma yapmak zorunda bıraktıktan sonra nihayet açıklamak zorunda kaldılar : Bilgi Edinme Hakkı İtiraz Kurulu (Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu) kararıyla !
Gizlemek için YÖK ve Ege Üniversitesi'nin bu kadar ısrarla uğraşmalarının nedeni, doktora tezini ve doktora diplomasını iptal sürecinde ve iptal ettikten sonra yapmaları gerektiği halde yapmadıklarında saklı sanki.
Ahmet Yıldırım'ın “% 100 ÇALINTI” doktora tezininin hikayesini anlatmaya yeni belgelerle kaldığım yerden devam edeyim.
Bilgi Edinme Hakkı İtiraz Kurulu kararıyla YÖK'ün bana gönderdiği YÖK'e hitaben Ege Üniversitesi yazısı  şöyle : (15 Nisan 2014, sayı : 2061, imza : Candeğer Yılmaz (rektör))
“.... “26/01/2009 gün ve 04/58 sayılı Üniversitemiz Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu kararı ile Ahmet YILDIRIM adına düzenlenen Doktora Diplomasının; 10/12/2012 gün ve 2012/47-11 sayılı Enstitü Yönetim Kurulu kararı ile iptaline karar verildiği, anılan kararın .... 25/12/2012 tarihli .... yazısı ile Ahmet YILDIRIM'a gönderildiği, adı geçenin 25/01/2013 tarihli dilekçesi ile 24/01/2013 tarihinde tebliğ aldığını belirttiği karara itiraz ettiği, anılan kararda herhangi bir değişiklik olmadığı yönünde Ahmet YILDIRIM'a hitaben yazılan Enstitünün 11/02/2013 tarihli, .... yazısının kayıtlardaki adresinde tanınmadığı gerekçesi ile iade edildiği” anlaşılmıştır.”
Yazıdaki ilginç ayrıntı : Ahmet Yıldırım doktorasının iptal edildiği bildirildikten birkaç hafta sonra adres değiştirmiş, kaçmış. Doktora tezinin iptal edilmesine karşı dava açıp açmadığı meçhul.
Türkiye'deki KORKUNÇ boyutlardaki doktora tezi sahtekarlıklarını doğal karşılayanların alışık olmadıkları başvurular yaptım ve doktora tezi iptal edilir edilmez yapılması gerekenleri fakat yapılmadığı çok açık olan şeyleri hatırlattım :  
- Ahmet Yıldırım'ın yardımcı doçent olarak işe başlatılmasının (Ege Üniversitesi, 2009) YOK HÜKMÜNDE SAYILMASI
- Ahmet Yıldırım'ın yardımcı doçent olarak yaptığı işlemlerin (verdiği dersler ve öğrencilere verdiği tüm notlar ; jüri üyesi olarak imzaladığı lisansüstü tezler ; vd) (Ege Üniversitesi, vd üniversiteler, 2009 .. 2012) YOK HÜKMÜNDE SAYILMASI
- Ahmet Yıldırım'dan ders alan (Ege Üniversitesi, vd üniversiteler, 2009 .. 2012) tüm öğrencilerin not dökümündeki (transcript) Ahmet Yıldırım'ın yardımcı doçent olarak verdiği derslerin YOK HÜKMÜNDE SAYILMASI
- Ahmet Yıldırım'dan (yardımcı doçent gözükürken) ders alan (Ege Üniversitesi, vd üniversiteler, 2009 .. 2012) tüm öğrencilerin DİPLOMAlarının (lisans, yüksek lisans, doktora) İPTAL EDİLMESİ ve YOK HÜKMÜNDE SAYILMASI
- Ahmet Yıldırım'ın danışman olarak imzaladığı yüksek lisans tezi ve buna bağlı DİPLOMAnın İPTAL EDİLMESİ ve YOK HÜKMÜNDE SAYILMASI
- Bu durumun ülke genelinde gazete ilanıyla duyurulması
- Ahmet Yıldırım'a “İPTAL EDİLMİŞ DOKTORA DİPLOMASI” (Ege Üniversitesi, 2009) ile Ege Üniversitesi'nde HİLEYLE işe başlatılmasından 2012'de atılana dek yapılan tüm ödemelerin (maaş, vd) yasal faiziyle birlikte Ahmet Yıldırım'dan ve Turgut Öziş'ten vd sorumlulardan, TÜBİTAK'ı bilgilendirmeyenler ve Ahmet Yıldırım'ın TÜBİTAK bursu ile 1 yıllığına (Ağustos 2011 – Ağustos 2012) ABD'ye gitmesine izin verenlerden geri istenmesi
- Ahmet Yıldırım'ın “İPTAL EDİLMİŞ DOKTORA DİPLOMASI” (Ege Üniversitesi, 2009) ile Ege Üniversitesi'nde HİLEYLE işe başlatılmasından 2012'de atılana dek üniversiteye ve öğrencilere verdiği zararın yasal faiziyle birlikte Ahmet Yıldırım'a ve Turgut Öziş'e ödettirilmesi
YÖK'ün bana gönderdiği YÖK'e hitaben Ege Üniversitesi'nin örtbas yazısı şöyle: (05 Ağustos 2014, sayı : 5029, imza : Candeğer Yılmaz (rektör))
Yrd. Doç. Dr. Ahmet YILDIRIM hakkında Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı'nın Rektörlüğümüze hitaben yazmış olduğu 16/06/2010 tarihli .... yazısı ekinde Nisan 2010 döneminde doçentlik sınavına başvuran .... Dr. Ahmet YILDIRIM'ın .... başlıklı doktora tezi hakkında Başkanlıklarına gönderilen ihbar dilekçesi ve ekleri gönderilerek, Dr. Ahmet YILDIRIM'ın doktora tezi hakkındaki iddianın incelenerek, sonucundan Başkanlıklarına bilgi verilmesi istenmiştir. .... görevlendirilen komisyonca disiplin soruşturması tamamlanmış, sunulan tüm değerlendirmelere göre Dr. Ahmet YILDIRIM'ın doktora tezinin tamamının intihal olduğu kanısında oldukları yönünde görüş bildirilmiştir.
.... dosya üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde adı geçenin “ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM MESLEĞİNDEN ÇIKARMA” cezası ile tecziyesi gerekiyorsa da .... “İyi Halin Değerlendirilmesi” .... gereği Dr. Ahmet YILDIRIM'ın “Görevinden Çekilmiş Sayma” cezası ile tecziyesi hususundaki .... kanaat ve teklifimiz Başkanlığınıza gönderilmiştir.
Başkanlığınız tarafından Rektörlüğümüze gönderilen 19/04/2012 tarih .... yazısı ile Dr. Ahmet YILDIRIM hakkında Üniversitemizce yapılan disiplin soruşturması sonucunda adı geçenin, .... “Üniversite Öğretim Mesleğinden Çıkarma Cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin teklifin, Yüksek Disiplin Kurulu'nun 15.03.2012 tarihli toplantısında görüşülerek, 2012/26 sayılı karar ile teklifin kabulüne, ancak ilgilinin daha önce disiplin cezası almamış olması ve geçmiş hizmetleri göz önüne alınarak, .... “iyi halin değerlendirilmesi” .... hükmü uygulanarak bir alt ceza olan “Görevinden Çekilmiş Sayılma Cezası” ile cezalandırılmasına karar verildiği bildirilmiştir.
Ahmet YILDIRIM'ın .... Turgut ÖZİŞ danışmanlığında hazırladığı .... başlıklı doktora tezinde, kaynak göstermeden alıntı yapmak sureti ile bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek disiplin suçunu işlediğinden Üniversitemiz Fen Bilimleri Enstitüsü'nün 26/01/2009 gün ve 04/58 sayılı Enstitü Yönetim Kurulu kararı ile düzenlenen doktora diploması; anılan Enstitü'nün 10.12.2012 toplantı tarihli, 2012/47 toplantı sayılı, 11 karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
.... intihal suçu ve bu suçun işlendiğinin tespiti ile ortaya çıkan sonuçlar tamamen suçu işleyen şahsı ilgilendirmektedir. Ahmet YILDIRIM'ın disiplin cezası ile tecziyesinden ve diplomasının geri alınmasından önceki süreçte verdiği derslerdeki öğrenciler veya jüri üyesi olarak imzaladığı lisansüstü tezlerdeki öğrencilerin suça iştiraki söz konusu olmadığı gibi Ahmet YILDIRIM'ın işlediği suçu bilmeleri de mümkün değildir.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması zorunludur. Ancak bu durumda birey, kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir. Bir öğrencinin, kendisine ders veren öğretim üyesinin yayınlarında intihal olup olmadığını araştırması beklenemeyeceği gibi intihalin olumsuz sonuçlarından da sorumlu tutulması mümkün değildir.
.... idari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlanırlar. Buna göre, idari işlemler hukuka uygun olduklarına dair bir yargı kararına gereksinim duymadan hukuka uygun kabul edilerek ilgililer üzerinde sonuç doğurur. Bu bağlamda idari işlemler aksi kanıtlanıncaya kadar hukuka uygundur ve idare tarafından irade açıklaması olarak ortaya konulduklarında icrailik özellikleri gereği sonuçlarını doğurmaya başlarlar. Bu durumda işlemin tesisinde hata veya hilesi bulunmayan üçüncü kişiler de elde ettikleri haklar bakımından hukuka uygunluk karinesinden faydalanır.
Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin “amaç” başlıklı 1. maddesinde Yönetmeliğin; .... kanun, tüzük ve yönetmeliklerin kendilerine yüklediği ödevleri .... yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara veya meslek vakar ve haysiyetine uymayan davranışta bulunanlara verilecek disiplin cezalarının göstermek amacında olduğu ve “uygulama” başlıklı 49. maddesinde de verilen disiplin cezalarının kişilerin özlük dosyasına işleneceği kuralına yer verilmiştir. Bu maddelerden de analaşılacağı üzere Yönetmelikte yer alan disiplin cezaları sadece suçu işleyen şahıslara yönelik sonuçlar doğurur.
Bu kapsamda, Ahmet YILDIRIM'ın doçent olarak verdiği derslerin yok sayılması veya imzasının bulunduğu tezlerin iptal edilmesi durumunda, iyi niyetli üçüncü kişi konumundaki öğrencilerin kazanılmış haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Danıştay'ın yerleşik içtihatlarında; haksız olarak olarak elde edilen kazanımların bunu gerçekleştirenler açısından hukuken koruma bulmayacağı ancak üçüncü kişiler için doğurduğu sübjektif etki ve sonuçlarının korunması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında ilgi yazıdaki iddialarla ilgili öğrencilerin, Ahmet YILDIRIM'ın doçent olarak verdiği derslerde veya imzasının bulunduğu tezlerde gerçek dışı beyanı veya hilesi söz konusu olmadığı gibi, elde ettikleri hakkın hukuka uygun olarak elde edilmiş bir hak olarak kabulü ile kazanılmış hak olarak değerlendirilmesi idari istikrar ilkesi gereğidir.”
Yazıdaki ilginç ayrıntı : Ahmet Yıldırım'ın tek kaynaktan blok halde “% 100 ÇALINTI” doktora tezinin iptal edilmesi, nasıl olduysa (!?) 2.5 yıl sürmüş (16/06/2010 .. 10/12/2012).
Gelişmeler duyurulacaktır.
(*) Dr Tansu Küçüköncü : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

21 Ağustos 2014

Dr. Tansu Küçüköncü (*) - 90 Yıllık Gazi Üniversitesi'nin Kendi Yüksek Lisans Tezinden “KLONLANMIŞ” Doktora Tezi

Halil İbrahim Dursun'u, yayından atılan tamamen çalıntı makelesinin gazetelerde haber olmasından hatırlıyorsunuz. 

Communications in Nonlinear Science and Numerical Simulation dergisi, Mayıs 2009 tarihli “A simple analytical EAM model for some bcc metals” başlıklı makaleyi, Mayıs 2010'da başkalarına ait 1996 tarihli bir makaleden tamamen çalıntı olduğu için yayından attı (RETRACTED

Makaledeki diğer yazarlar Ziya Burhanettin Güvenç (rektör, Çankaya Üniversitesi) ve Ergün Kasap'tı. 

Çalıntıda zaman aşımı olmadığı halde, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu, Temmuz 2012'de zaman aşımı oldu diyerek yayından atılan  tamamen çalıntı makaleyi örtbas etmiş. 

Bu örtbas, akademik aktivistlerin tepkisini çekerken, dikkatlerini de Halil İbrahim Dursun'a çekti. Halil İbrahim Dursun'un doktora ve yüksek lisans tezleri, tez arşivinde gizlenen veya sansürlenen 150.000'den (arşivin % 50'den fazlası) fazla tez arasındaydı. Tezlere güçlükle ulaşılabildi. Tezlere ulaşılır ulaşılmaz, tez arşivinin neden gizlendiği – sansürlendiği, bir kez daha apaçık görüldü. 

Kolayca tahmin edilebileceği üzere,  Halil İbrahim Dursun'un doktora tezi “% 73.24 KENDİ YÜKSEK LİSANS TEZİNDEN ÇALINTI” ! 
Halil İbrahim Dursun'un 71 sayfalık doktora tezinin ilk 52 sayfası (sf. 1..52), nokta virgül atlamadan, ekleme çıkarma yapılmadan, blok halde, 63 sayfalık kendi yüksek lisans tezinin ilk 57 sayfası (sf. 1..57) ile tamamen aynı. ÇALINTI oranı : % 100. 

Halil İbrahim Dursun'un doktora tezinin “Sonuç ve Tartışma” kısmı (sf. 69..71), kendi yüksek lisans tezinin “Sonuç ve Tartışma” kısmı (sf. 58..59) ile aynı : cümleler, kelimeler harmanlanmış, aynı şeyler farklı kelimelerle anlatılmış, şişirilmiş. 

Doktora tezindeki 80 Kaynak'tan (sf. 72..77), 64 tanesi kendi yüksek lisans tezindeki Kaynak (sf. 60..63) ile aynı : kaynakların sırası değiştirilmiş, 16 adet eklenmiş. 

Yayından atılan çalıntı makale, Halil Ibrahim Dursun'un kendi yüksek lisans tezinden çalıntı doktora tezinden türetilmistir. Çalınan makale (1996), yüksek lisans  tezinden (1996) eskidir, ve açıkça göstermektedir ki yüksek lisans tezi de ÇALINTIdır. 

Eylül 2013'te Halil İbrahim Dursun'un “KENDİ YÜKSEK LİSANS TEZİNDEN ÇALINTI DOKTORA TEZİ” nin iptal edilmesi için başvurdum. 

15.01.2014 tarih ve 96 sayılı, Şeref Sağıroğlu (enstitü müdürü) imzalı rektörlüğe (bilgi edinme birimi) hitaben Gazi Üniversitesi (Fen Bilimleri Enstitüsü) yazısı ile Etik Kurul'a gönderilmeksizin başvurum örtbas edildi. 

Örtbasa itiraz ettim. 

Halil İbrahim Dursun'un “KENDİ YÜKSEK LİSANS TEZİNDEN ÇALINTI DOKTORA TEZİ” iptal edilmesi başvurum, Gazi Üniversitesi Etil Kurulu'na gönderildi. 

Gelişmeler duyurulacaktır

(*)  Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

13 Ağustos 2014

Dr Tansu Küçüköncü (*) - 20 Yıllık Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nün “UYDURMA DOKTORA TEZİ İPTAL EDİLMİŞ” asistan profesörü

Bengü Sezen'i, Dr A. Murat Eren'in ülke genelindeki gazetelerde de yayınlanan “Türkiye Akademisinin ArkaSokaklarından Tez Manzaraları ” yazısından hatırlıyorsunuz. 

Yabancı ülkelerdeki üniversiteler tarafından DOKTORA TEZİ İPTAL EDİLEN ve DOKTORA DİPLOMASI VE DOKTOR ÜNVANI GERİ ALINAN 2 Türkiyeli'den 1'i Bengü Sezen, diğeri Serkan Anılır (Tokyo Üniversitesi ÇALINTI doktora tezini Mart 2010'da iptal etti). Serkan Anılır'ın doktora tezinin iptal edilmesi, ülke basınında haber olurken, Bengü Sezen'in doktora tezinin iptal edilmesi, dünyada büyük tepkilere neden olduğu halde ülke basınında hiç ilgi görmedi. 

Ankara Fen Lisesi'nden 1996'da 2.likle mezun Bengü Sezen. 1995'te Çin'deki Liselerarası Uluslararası Kimya Olimpiyatı'nda bronz madalya almış. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kimya Bölümü'nden 3 yılda mezun olduğu anlaşılıyor. 2000'de aynı bölümden yüksek lisans mezunu. Buraya kadar herşey gayet güzel görünmekte. 

2005'te ABD'deki Columbia Üniversitesi'nden doktora mezunu. Bu da gayet güzel gözükürken “Development of Selective Catalytic Arylation Methods for for sp2 and sp3 C-H Bonds in Complex Organic Molecules” başlıklı doktora tezinin “UYDURMA” olduğu ortaya çıkınca Columbia Üniversitesi Mart 2011'de Bengü Sezen'in “UYDURMA DOKTORA TEZİNİ İPTAL ETTİ” ! 

Ülkemizde alışılagelen örtbas yazılarının aksine Bengü Sezen'in “UYDURMA DOKTORA TEZİNİ İPTAL EDEN” yaklaşık 200 sayfalık Columbia Üniversitesi resmi raporları (1), ( 2)  sürükleyici dedektiflik hikayesi gibi. 

Amerikan Office of Research Integrity (Amerikan Federal Araştırma Etiği Ofisi), akademik sahtekarlık nedeniyle Bengü Sezen'e 5 yıl ceza verdi : ABD'de çalışmasını ve dünyanın herhangi bir yerindeki ABD projelerinde çalışmasını, kıyısından geçmesini yasakladı. 

Bengü Sezen'in 7 UYDURMA SCI makalesi, 3 tanesi Mart 2006'da, 4 tanesi Haziran 2006'da olmak üzere, yayından atıldı (RETRACTED).  

Yerli akademisyenler, her zamanki gibi Bengü Sezen'in doktora tezinin iptal edilmesini de sessizce izler, görmezden gelir, tepki vermezken, yabancı akademisyenlere göre “Bengü Sezen'in ihaneti kimya dünyasında gerçekleşen bilim sahtekarlıklarının en korkuncu olarak hatırlanacak” . 

Tüm bu olanlardan sonra Bengü Sezen'in utandığını, köşesine çekildiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Dünyadaki akademik saygınlık kaygısı olan hiçbir üniversitede, akademik kuruluşta, araştırma merkezinde değil akademisyen ya da araştırmacı ya da danışman olarak hiçbir işe alınması ihtimali olmayan Bengü Sezen bir süredir Gebze Yüksek Teknoloji Enstirüsü'nde (GYTE) yardımcı profesör (yardımcı doçent) *. 

Eylül 2013'te Bengü Sezen'in Columbia Üniversitesi'nce “İPTAL EDİLEN UYDURMA DOKTORA TEZİ ve yayından atılan (RETRACTED) 7 UYDURMA SCI makalesi hakkında soruşturma açılması için başvurdum. 

24.09.2013 tarih ve 300 sayılı rektörlük yazısına cevap olarak yazılan Mehmet Alaittin Hastaoğlu (dekan, Mühendislik) imzalı yazıdan, Mehmet Alaittin Hastaoğlu ve Orhan Şahin (rektör) tarafından Bengü Sezen'in durumu gayet iyi bilinerek işe alındığı anlaşılmaktadır :
            “Rektörlük Makamına, 
İlgi : 24.09.2013 tarih ve 300 sayılı yazınız;
          Dr. Bengü SEZEN ile ilgili internet bilgileri aktaran ve işe alınmasıyla ilgili .... işlem yapılması gerektiğini belirten talepçinin bu kurumdan ne istediği anlaşılamamıştır. GYTE .... işlem mercii olmadığından ve de dilekçesinde istediği bir bilgi bulunmadığından   dilekçesine cevap gerektirecek bir husus tespit edilememiştir.” 

Lisans, yüksek lisans, ve doktorası Kimya Mühendisliği alanında olan Mehmet Alaittin Hastaoğlu,  özgeçmişinde sadece kimya mühendisliği konularında çalıştığını yazsa da, GYTE'de Ekonomi, Sağlık ve Çevre Güvenliği, İş Hukuk, ve ironik bir şekilde özellikle “Meslek Kuralları ve Ahlak” dersleri verdiğini de belirtmekte. 

Kasım 2013'te bu cevaba itiraz ettim. 9 ay sonra 25.07.2014 tarih ve 4612 sayılı Nermin Bilecen Turhan (1. hukuk müşaviri) imzalı YÖK  yazısında : 
            Etik ihlal iddiaları başvurularınız, .... Başkanlığımızca oluşturulan Fen ve Mühendislik   Bilimleri Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Kuruluna .... Kurulun 03/07/2014 tarihli  toplantısında ....: 
            .... bir kanıta dayanılmadığı; .... bu iddiaların doğruluğunu destekleyecek mahiyette    inandırıcı bilgi ve belgelere raslanılmadığı; dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarında, bu eserlere ilişkin iddiaların doğruluğu yönünde bir değerlendirme yapılmamış olduğu görülmüştür. 
            İnandırıcı mahiyette bilgi ve belge içermeyen .... iddiaların doğru olması ihtimaline dayanılarak ve bu konuda bir tahmin yürüterek incelenmesinin; kişiler hakkında bu dilekçelere istinaden bir inceleme başlatılmasının, yerinde olmadığı Kurulumuzca değerlendirilerek .... Kurulumuz gündeminden düşürülmesine oy birliği ile karar verildi.” denilmektedir. 

Oy birliği ile bunları diyen Etik Kurul, “Ömer Ziya Cebeci, Saffet Nezir, Tülay Yıldırım, İlhan İçen, Fazıl Önder Sönmez, Erol Arcaklıoğlu, Türkay Dereli, Selman Türker, ve Muammer Koç”tan oluşmaktadır. 

Gelişmeler duyurulacaktır. 

Aldıran olmasa da : bazı ülkeleri zirveye taşıyan, “gelişmiş ülke” denmesine neden olan üniversiteler, “akademik sahtekarlık politikası”yla – her yanını kuşatan ve yağmalayan akademik sahtekar ordusuyla – güruhuyla ÜLKEMİZİ GELECEKSİZLİĞE – YOK OLUŞA SÜRÜKLEMEKTEDİR !
 
(*)  Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

6 Ağustos 2014

Dr. Tansu Küçüköncü(*) - 20 Yıllık Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nin “SAHTE” doktora diplomalı profesörleri

Yurtdışı (İngiltere) doktora (resim) burslusu Canan Atalay Aktuğ, 20 Temmuz 1993'te araştırma görevlisi olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde işe başlar. 15 Ekim 1993'te İngiltere'ye gider. 01 Mayıs 2001'e dek doktora burslusu olarak İngiltere'de 8 yıl kalır, doktorayla alakası olmaz. 1999'da Canan Atalay Aktuğ'un tezini tamamlayacağını bildiren yazısı üzerine 15 Ocak 1998'den 15 Temmuz 1999'a kadar yurtdışı doktora bursu süresi uzatılır. İngiltere'deki danışmanının “Kasım 1999'de tezi tamamlayacağı” na dair yeni yazısı üzerine yurtdışı doktora bursu süresi 01 Mayıs 2001'e kadar uzatılır. 
Canan Atalay Aktuğ, 27 Nisan 2001'de Çanakkale Üniversitesi'ne yazısında, bitirmediği halde “doktoramı bitirdim” der.
16 Mayıs 2001'de araştırma görevlisi olarak işe başlatılırken “İngiltere'den aldığını” söylediği “SAHTE doktora diploması” verir ; durumu, Çanakkale Üniversitesi yöneticilerince ve akademik personelince ve YÖK yöneticilerince ve akademi genelinde gayet iyi bilindiği halde, hiç kimse doktora diplomasının aslını görmek istemez, sormaz bile !
Canan Atalay Aktuğ için açılan kadro ilanı (Güzel Sanatlar Fakültesi, yardımcı doçent) 27 Haziran 2001'de Sabah Gazetesinde yayınlanır. Canan Atalay Aktuğ, bu kadroya 10 Temmuz 2001'de “İngiltere'den aldığını” söylediği doktora diploması yerine Hacettepe Üniversitesi'nden 2000'de aldığı "sanatta yeterlik diploması" ile müracaat eder. “İngiltere'den aldığını” söylediği doktora diplomasını yine hiç kimse istemez, sormaz bile! İngiltere'deyken Hacettepe Üniversitesi sanatta yeterlik diplomasını nereden, nasıl bulduğunu da hiç kimse sormaz. Canan Atalay Aktuğ,  24 Eylül 2001'de 2 yıllığına yardımcı doçent yapılır.
Canan Atalay Aktuğ ve benzer durumdaki 40'a yakın kişiyi ilk kez 2003'te “doktora yapmak herkese serbest, bir tek bana suç !?” diye sorarak rapor ettim. Rapordaki Çanakkale Üniversitesi'ndeki yaygın ve yoğun akademik sahtekarlık ile iç içe geçmiş ağır insan hakları ihlallerini içeren detayları başka bir yazıma bırakıyorum.
Bu başvurumun ardından, işe başlatılmasından 2.5 yıl sonra ilk kez Çanakkale Üniversitesi 18 Temmuz 2003 tarihli ve  DS/135/4334 sayılı “soruşturma” yazısı ile Canan Atalay Aktuğ'dan “İngiltere'den aldığını”  söylediği doktora diplomasını teslim etmesini ister.
Canan Atalay Aktuğ, “almadığı, var olmadığı” için teslim edemeyeceği doktora diploması yerine yine “İngiltere'den aldığını” söylediği “SAHTE doktora diploması” verir. 
Çanakkale Üniversitesi'nin İngiltere ile yaptığı yazışmalarda doktora diploması aldığına dair ifadelere raslanmaz.
Canan Atalay Aktuğ'un 27 Nisan 2001'de Çanakkale Üniversitesi'ne yazısında, bitirmediği halde “doktoramı bitirdim” demesinden ve işe başlatılmasından 2.5 yıl sonra 04 Eylül 2003'te İngiltere'deki tez danışmanı tarafından gönderilen yazıda Canan Atalay Aktuğ'un doktora çalışmasının jüri tarafından M.Phil olarak kabul edildiği (nasıl oluyorsa ??) ve kendisine 31 Ekim 2003 tarihinde Master of Philosophy diploması verildiği belirtilir.
Canan Atalay Aktuğ'un “SAHTE doktora diploması” vermesi nedeniyle “doktora eğitimini tamamlamamasına rağmen çevirisini yapıp sunduğu belgelerde yanıltıcı bilgiler vermesi” gerekçesiyle açılan “soruşturma” “kınama” cezası verilmesi teklif edilir, Ramazan Aydın (rektör), 22 Mart 2004 tarihli DS/23/1607 sayılı yazı ile Canan Atalay Aktuğ'a bir alt ceza olan “uyarma ” cezası verir.
İki yıllık yardımcı doçentlik süresinin bitiminde, 03 Ekim 2003'ten itibaren yardımcı doçent kadrosunda öğretim görevlisi yapılır. 12 Nisan 2004'te Üniversitelerarası Kurul tarafından doçent yapılır, ve hemen ardından 2004'te Çanakkale Üniversitesi'nde doçent, 01 Kasım 2011'de ise profesör yapılır.
Güzel Sanatlar Fakültesi dekanı Osman Demircan'ın  kanatları altında dekan yardımcısı yapılır. Halen bölüm başkanı.
15/12/2004'te 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde Rektörlük tarafından açılan davanın kararında (E.2004-569 K.2006-403) borçlu Canan Atalay Aktuğ ve kefillerinden borcun tahsili talep edilmiş, temyizde Yargıtay 18. Hukuk Dairesi bu kararı bozmuş (E.2007-2144 K.2007-4057, 08/05/2007) Yeniden görülen davada “Davada hukuki yarar kalmadığından, davanın konusuz kalması sebebiyle HÜKÜM    KURULMASINA YER OLMADIĞINA” karar verilmiş (28/11/2007). 
Yani, Canan Atalay Aktuğ'a yurtdışı doktora bursu için ödenen para (kaba hesapla : 100 bin sterlin ya da 350 bin TL), geri alınamamış. Canan Atalay Aktuğ'a yurtdışındayken, ayrıca araştırma görevlisi maaşının da ödenip ödenmediği, ödendiyse, tam mı yoksa bir kismı kesilerek mi ödendiği, bilinmiyor. 
Ödendiyse bile, maaşının (kaba hesapla bugunkü karşılığı : 200 bin TL) geri istenmediği anlaşılıyor. 

Canan Atalay Aktuğ, İlgiltere'de yüksek lisansını 07/07/1995 yılında tamamladığını iddia etse de doğrulanamadı. 


04 Eylül 2003'te İngiltere'deki tez danışmanı tarafından gönderilen yazıda Canan Atalay Aktuğ'un doktora çalışmasının jüri tarafından M.Phil olarak kabul edildiği (nasıl oluyorsa ??) ve kendisine 31 Ekim 2003 tarihinde Master of Philosophy diploması verildiği belirtilse de aynı bölümden nasıl olup da 2. kez yükseklisans diploması verilebildiği bilinmiyor. 
Canan Atalay Aktuğ, Emniyet Müdürlüğü'nün Çanakkale Üniversitesi'ne gönderdiği pasaport kayıtlarına göre 15/10/1993 – 01/04/2001 tarihleri arasında yurtdışındaymış. 
Kendisi İngiltere'de olduğunu iddia etse de nerede olduğu doğrulanamadı, bilinmiyor.
Toparlayayım :
Hacettepe Üniversitesi'nin bu örtbas yazısıyla birlikte ortaya çıktı ki : meğer, Canan Atalay Aktuğ hakkındaki “İnceleme Raporu”ndaki soruşturmacıların soruşturma dosyasındaki belgelerde gördüklerini iddia ettikleri
            “.... Atalay ilgili belgelerde de görüldüğü gibi bu kadroya Hacettepe Üniversitesi'nden aftan yararlanarak almış olduğu Sanatta Yeterlik Derecesi” lafı da YALANmış ! Meğer, Canan Atalay Aktuğ, sanatta yeterlik programından hiç atılmamış ve hiç afla dönmemiş ! 
Canan Atalay Aktuğ ve hakkındaki “İnceleme Raporu”nu hazırlayan soruşturmacılara göre ise  “Canan Atalay Aktuğ, Sanatta Yeterlik programını aftan yararlanarak bitirmiş ve diplomasını almış
Üstelik soruşturmacılar, soruşturma dosyasında afla döndüğünün belgelerini (??) gördüklerini iddia etmiş !? Yalan rüzgarı !
Hacettepe Üniversitesi yazısında, Canan Atalay Aktuğ'un “1994-1995 Güz ve Bahar Sömestreleri arasında izinli olduğu” belirtilmekte. Bu bile başlı başına sorun, çünü o dönemde öğrenciliğe ara verebilmek, izin alabilmek çok zor ; sadece 2 yolu var : 1) sağlık raporu, 2) yurtdışında çalışıyor olmak (okuyor olmak değil !). Canan Atalay Aktuğ'a nasıl izin verildiği, durumunun YÖK'e neden bildirilmediği bilinmiyor, ama buradan da pis kokular geliyor !
Canan Atalay Aktuğ, 20 Temmuz 1993'te araştırma görevlisi olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde işe başladığı günden itibaren planlayarak 15 Ekim 1993'ten 01 Mayıs 2001'e dek doktora burslusu olarak İngiltere'de 8 yıl keyif sürmüş, doktorayla alakası olmamış.
Gerisi yukarıda anlatıldığı gibi.
Gelişmeler duyurulacaktır.
Açıkça görülmektedir ki çıkar ilişkileriyle “HAK ETMEKSİZİN, HİLEYLE” mezun etmek, “resmi onaylı SAHTE doktora vd diplomaları saçmak - satmak” ve “ortaya çıkınca hiç utanmadan örtbas etmek”, sadece taşra üniversitelerine özgü değilmiş !

(*)  Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

Tecrübeli Japon kök hücre araştırmacısı intihar etti (SoL Haber)

Japon kök hücre araştırmacısı Yoshiki Sasai intihar etti. Sasai'nin son yayınları araştırma dünyasında çalkantılara yol açmıştı.
Bu yıl başında Nature dergisinde yayınlanan iki makalesiyle kök hücre araştırması alanında büyük tartışma yaratan araştırmacı Yoshiki Sasai bugün çalıştığı RIKEN Enstitüsü’nde ölü bulundu. Sasai kolay bir başkalaşım yöntemiyle farklı türdeki hücrelerden kök hücre üretilebileceğine dair ipucu elde etmişti.
Japon haber kaynaklarından alınan bilgilere göre Sasai, yüksek prestijli bir enstitü olan Kobe’deki RIKEN Enstitüsü’nün güvenlik görevlileri tarafından kendini asmış olarak bulundu. Yapılan basın açıklamasında 52 yaşındaki Sasai’nin Nature makalelerini birlikte yayına hazırladığı çalışma arkadaşlarına veda mektubu bıraktığı belirtildi ancak mektubun içeriği kamuoyuyla paylaşılmadı.
Nature dergisinde yayınlanan makalelerin ardından kök hücre araştırmacıları arasında ciddi tartışmalar yaşanmış ve bu makalelerde elde edilen sonuçlar dünyadaki pek çok laboratuvar tarafından tekrar edilememişti. Süregiden tartışmalar ve yapılan incelemeler sonrasında makalelerin yazarları her iki makaleyi de yayından çekmek zorunda kalmıştı.
Bu makalelerde kimi deneylerin yanlış yapıldığı, bazı kısımlarda ise sonuçların çarpıtıldığı ve intihal yapıldığı belirlenmişti. Kök hücre alanında önemli çalışmalara imza atan Sasai’nin son olaylardan olumsuz olarak etkilendiği biliniyordu.
Sasai son yıllarda kök hücrelerden laboratuvarda ufak organcıklar geliştirilmesi konusunda ciddi başarılara imza atmıştı. Bugün alınan ölüm haberi başta Japonya ve tüm dünyadaki araştırmacıları yasa boğdu.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.