NEDEN ?

https://plagiarism-turkish.blogspot.com


Yükseköğretimde Gözetim ve Denetim - Yasal Çerçeve ve Uygulamalar -
Devlet Denetleme Kurulu Raporu (2009) lütfen tıklayın
2547 sayılı Kanun’da öğretim elemanlarının disiplin suçlarına ilişkin yapılması düşünülen değişiklikler hakkında Bilim Akademisi’nin raporu (2016) lütfen tıklayın

9 Şubat 2016

Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ(*) - "Akademik etik" Türkçe sözlükten çıkartılırken: doçentlik 2016 ve WASET pirofesörleri


Aralık 2009 tarihli Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun YÖK ve üniversiteler hakkındaki raporuna göre Türkiye üniversite sistemi "yağma alanı, yağmalama alanı" ve haliyle öğretim vermekten ve bilimsel araştırma yapmaktan çok uzak. 
Yağmalanan Türkiye üniversite sisteminde doktora tezi, sadece 3-5 kişinin imzaladığı bürokratik kağıt, o kadar. Bomboş olabilir. Üfürükçü muskası gibi abuk sabuk şeyler içerebilir. İmzalayanların o branşla alakası olması gerekmez, doktora diplomalı olmaları da gerekmez, ne idüklerinin belirsiz olması da farketmez. Nasılsa "yeni YÖK" ve üniversiteler, doktora tezlerini gizler, kimsenin görmesine izin vermez. Gelişmiş ülkelerdeki akademisyenler tezleri görülsün diye uşraşırkan, görüldükçe mutlu olurken, Türkiye'de akademisyenlerin doktora tezlerini göremezsiniz, üstelik görmek isteyenlerin üzerine saldırırlar. 
Doktora diploması, sadece 1-2 kişinin imzaladığı bir başka bürokratik kağıt, o kadar. Doktora tezi gerekmez. Derslere girmek gerekmez, derslerin sınavlarına girmek gerekmez, doktora yeterlik sınavına girmek gerekmez. Nasılsa "yeni YÖK" ve Üniversiteler, doktora diplomalarının izinin sürülmesine, aslının astarının eşelenmesine izin vermez. 
Yani, durum çok kötü. Daha da kötüsü, bunları akademideki herkesin bilmesi, kimsenin gıkını çıkarmaması, tepki göstermemesi. Tepkisizlikleri sadece, bunları ortaya dökenlere acayip saldırmalarından korkmalarından değil. Tepkisizlikleri sadece, herkesin her pisliğin örtbas edileceğinden emin olmasından da değil. Tepkisizlikleri sadece, saldıranların, saldırtanların “dokunulmaz” olmasından da değil. Tepkisizlikleri sadece, kronik “koşulsuz itaat” hastalığının yaygınlığından da değil. Anadolu toplumunun en az 200 yıldır herşeye tepkisizliğinin nedeni her neyse, o daha etkili sanki. Tabi, tepkisizlik, kolayca çözülebilecek sorunları bile kısa sürede kangren haline getiriyor. 
Doktora tezi ve doktora diplomasını bu kadar değersiz hale getirenler, diğer yanda işini düzgün yapanların doktora öğrenimi görmesini engelliyor, keyfi olarak hiçbir gerekçe göstermeden bitirip diplomalarını almak üzereyken onları doktoradan atıyor. İşini düzgün yapanların ders vermesini engelliyor, onlara eziyet ediyor, fizikçiye kümeste hergün binlerce civciv ve yumurta saydırmak gibi angaryalar yüklüyor, sürgüne (örneğin fizikçiyi kümese) gönderiyor. Hiçbir fikri olmadığı halde üzerine aldığı derslere uğramamasını şikayet eden öğrencileri tehdit ediyor. Haksız yüksek not vaadiyle veya tehditle öğrencilerinden harem kuruyor. Haksız işe alma ve yükseltme vaadiyle veya tehditle akademisyenlerden, idari personelden, işçilerden harem kuruyor. Aynı anda Trakya Üniversitesi rektör yardımcısı, dekan, meslek okulu müdürü, ve Türkiye Bilimler Akademisi üyesi (YÖK kontenjanından) hem de yöneticisi olan ilahiyatçı bir kaç hafta önce “çocuk pornosu”ndan “Interpol”e yakalanmış ; üniversite ona teslim edilmiş, TÜBA ona teslim edilmiş, ilahi işler ona teslim edilmiş. Daha önce de aynı nedenle “Interpol”e yakalanan üniversite yöneticileri olmuştu. 
Dünyanın en büyük makale arşivi sitelerinden arXiv'in kurucusu ve editörü Dr Paul Ginsparg'ın Türkiye adresli akademik dergilere ve arXiv sitesindeki Türkiye adresli makalelere dair bugünlerdeki görüşü şöyle : 
Unfortunately there are many such fake journals now. We have also had a large number of articles from Turkish grad students in math  differential geometry which the moderators say are undergraduate level textbook exercises. 
(Maalesef çok sahte dergi var. arXiv'de Türk lisansüstü öğrencilerine ait çok fazla sayıda matematik, diferansiyel geometri makalesi var ve moderatörlerimiz bunların lisans      seviyesindeki ders kitabı egzersizleri olduğunu söylüyor.) 
Dr Paul Ginsparg, Ağustos 2007'de arXiv sitesinde Türkiye'deki 4 üniversiteden (ODTÜ, Çanakkale Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Mersin Üniversitesi) 14 Türk fizikçinin 65 çalıntı çalıntı makalesini ODTÜ hocalarının yardımıyla yakalamıştı ve yayından atmıştı. Meşhur Nature dergisi, Eylül 2007'de bu skandalı haber yapmıştı. Yerli basın ve televizyonlar da birkaç gün ilgi göstermişti. 14 intihalci fizikçinin hepsi ödüllendirildi ve yükseltildi. Gelişmiş ülkelerde çalıştığı akademik konularda oldukça bilgili ve tecrübeli anlamına gelen ve üniversite dışında pek işe yaramayan doçentlik ve profesörlük, Türkiye'de jürileri tekeline alan gurupların yandaşlarına paylaştırılan saltanat ünvanları. Üniversitede beğenisine göre taht tahtarevan kapamayanlar, üniversite dışındaki “arpalık”lara hücum ediyor.  
Doçentlik sözlü sınavları şöyle özetleniyor : juri üyeleri, beleş geçirmek istediklerine, analarının adını soruyorlar, asla geçirmek istemediklerine ise, juri üyelerinin analarının adını soruyorlar.... 
30 yıl boyunca doçentlik jürisine 1 kez çağrılan ya da hiç çağrılmayan alanında çok iyi  meşhur dürüst hocalar var. 
Diğer yanda doçent fabrikatörü yapılan, doçentlik jürilerinin vazgeçilmezi yapılan akademik sahtekarlar var. "Bağlı oldukları guruplar"ın akademide üremesi için doçentlik jürilerinin tekeli yapılıyorlar. 
Işıl Öz görüştüğü akademisyenlerin “akademik derecelendirmeler ve kadroların askeriyeden farkının olmadığını” söylediklerini belirtiyor ve “başka ülkelerde görülmeyen bir ast üst ilişkisi olduğu aşikar” diyor. 
Dr Haldun Güner  Türkiye'de nasıl profesör olunduğunu gayet güzel özetliyor ... 
2015 Nisan Dönemi Doçentlik Sınavı Başvuru Kılavuzunda “doçentlik başvurularında akademik sahtekarlıkları yakalananlar”a yine yırttıklarının müjdesi veriliyor : 
Eski yönetmelik maddesine göre verilen kararların hukuki dayanaktan yoksun  olduğu gerekçesi ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nca iptal edildiği, yeni Doçentlik Sınav Yönetmeliğinde bu konuda bir hüküm bulunmadığı göz önüne alınarak haklarında etik ihlal nedeni ile belirli süre doçentlik sınavına başvuramama yaptırımı uygulanan adayların bu süreler dolmadan doçentlik sınavına   başvurabileceklerine, karar verilmiştir. 
WASET  World Academy of Science, Engineering and Technology, yağmalanan Türkiye üniversite sisteminin ürettiği ve kendisiyle yetinmeyip dünyanın başına da bela sardığı en büyük eseri. WASET, bir sahte akademik organizasyon. WASET sitesi, dünyanın en çok vurgun yapan (yılda 2 milyon euro üzeri) akademik dolandırıcılık sitelerinden biri. Dünyanın en azılı akademik dolandırıcılarından İstanbul Aydın Üniversitesi okula hiç uğramadan doktora öğrencisi (işletme) sahte Dr/PhD Cemal Ardıl ve Fatih Üniversitesi okula hiç uğramadan doktora mezunu (2014, Elektronik Mühendisliği) kızı Ebru Ardıl ve Okan Üniversitesi okula hiç uğramadan yüksek lisans mezunu (2013, Bilgisayar Mühendisliği) ve okula hiç uğramadan doktora öğrencisi oğlu Bora Ardıl'a (Bilgisayar Mühendisliği) ait WASET sitesi. Dünyanın heryerinde her hafta yüzlerce WASET sahte akademik konferansları düzenliyorlar. Onlarca WASET sahte akademik dergileri var, bir ara 150 civarındaydı. WASET'in sahte makale indeksi de var : International Science Index (ISI) ; çok mu tanıdık geldi yoksa !? WASET sitesinde 50.000 (elli bin) civarında makale var. Makale başına “kayıt dışı” 500 euro alıyorlar. 1-2 yıldır vergisiz “off-shore” şirketlerin cenneti Birleşik Arap Emirliklerinin “en denetimsizlik garantisi” veren Ras Al Khaimah Emirliği serbest ticaret bölgesinde sahte Dr/PhD Cemal Adına kayıtlı “World Academy of Science, Engineering and Technology FZE” isimli sadece kağıt üzerinde bir şirket var. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi sahte Dr/PhD Cemal Ardıl'ı dolandırıcılıktan attıktan (Şubat 2004) sonra, Türkiye'den 100 kadar üniversite (TÜBİTAK dahil), WASET'le vurgun yaparken bir çok sahte isim de kullanan azılı dolandırıcı Ardıl ailesinin yurtdışı banka hesaplarına 500.000 (beşyüzbin) euro'dan (= bir buçuk milyon TL) fazla para gönderdi ve hala tam gaz göndermeye devam ediyor. Atılmayıp üniversitede çalışıyor olsaydı, 1 yılda “elli bin” TL'den az maaş olacaktı, atıldığı tarihten beri “altı yüzbin” TL'den az eline geçmiş olacaktı. “Elli bin” TL civarında emekli ikramiyesi alabilecekti. Fiş, fatura, makbuz falan istemeden Türkiye üniversitelerinden hesaplarına aktarılan para, “otuz” yıllık maaşından fazla, emekli ikramiyesinin “otuz” katı. YÖK'ü ve üniversiteleri ve TÜBİTAK'ı resmi olarak defalarca uyarmak hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Turistik (seks turizmi dahil) WASET sahte konferanslarına yüzlerce akademisyen gönderdiler, hala gönderiyorlar. Yol, yolluk, ve diğer masraflarla birlikte WASET'in Türkiye üniversitelerine maliyeti 2.5 milyon euro civarında. Yani, 1 WASET sahte konferans makalesinin maliyeti 2.500 euro (yedibin beşyüz TL = 1 akademisyenin 2 aylık maaşı). Sefa Kaplan'ın WASET'i ve azılı akademik dolandırıcı Ardıl ailesini tanıtığı yazısının başlığı, “Türk Usulü Uluslararası Bilimsel Dolandırıcılık 'Parayı Bastıranı Profesör Yapıyorlar'” idi. Parayı kendi ceplerinden de bastırmıyorlar, üniversitelerine ödetiyorlar. 
“Yeni YÖK”ün Ekim 2016'dan itibarenki “yeni doçentlik” kriterlerine göre doçent (ve ardından pirofesör) olmak için WASEt'e parayı bastıranlar, WASET sahte konferans ve sahte dergi makaleleriyle kaç puan toplayabilir? Spor Bilimleri'ne bakalım (diğerleri de aynı). 100 puan toplamak gerekiyormuş :
1. Uluslararası Makale : n x 15 --> 105 puan
(en az 20 puan almak zorunlu, üst puan sınırı yok)
Uluslararası alan endekslerinde taranan dergilerde yayımlanmış makale (x 15 puan)
Uluslararası alan indekslerinin neler olduğu belirtilmemiş. WASET sahte indeksi (ISI: International Science Index) ve WASET sahte dergilerinin doçent yapılmak için yeterli olduğu anlaşılıyor !
7 WASET sahte dergi makalesi : 7 x 15 = 105 puan ediyor.
Sahte WASET dergilerinde onlarca makalesi olanlar var Türkiye'den.
Sahte WASET konferanslarında onlarca makalesi olanlar var Türkiye'den.
8. Bilimsel Toplantı : 4 x 3 --> 10 puan
(en az 5 puan almak zorunlu, en fazla 10 puan)
Uluslararası bilimsel toplantıda sunulan alanında bilime katkı sağlayan bildiri (x 3 puan)
4 WASET sahte konferans makalesi : 4 x 3 = 12 --> 10 puan ediyor.
5. Atıflar : n x 2 + m x 1 --> 100 puan
(en az 6 puan almak zorunlu, üst puan sınırı yok)
WASET sahte dergi makalelerinden (WASET sahte indeksindeler (ISI : International Science Index)) WASET sahte dergi makalelerine ve WASET sahte konferans makalelerine yapılan atıflarla (x 2 puan) ve her gün yağmur sonrası mantar gibi internet sitelerinde yenileri türeyen yerli malı dergilerden WASET sahte dergi makalelerine WASET sahte konferans makalelerine yapılan atıflarla (x 1 puan) 100 puan toplanabilir.
Yani, WASET sahte konferans ve sahte dergi makaleleriyle 215 puan toplanabiliyor. Doçent yapılmak için 100 puan toplamak yeterliymiş.
WASET benzeri yerli malı ve yabancı akademik sahtekarlık düzeneklerinden alınabilen puanlarla da aynı şekilde doçent olabilmek mümkün.
Her gün yağmur sonrası mantar gibi internet sitelerinde yenileri türeyen ne idüğü belirsiz yerli malı dergilerdeki en az 6 makaleden atıf almak zorunluymuş.
TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergilerde 3 makale sahibi olmak gerekiyormuş (24 puan getiriyor). TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergiler hakkında fikir sahibi olmanız için önce TÜBİTAK'ın kendi dergilerine bakalım. TÜBİTAK Elektrik'in yayından atmadığı ÇALINTI bir makale. 5 yıldan eski hileli makaleleri yayından atmazlarmış. Bekir Karlık'ın çok sayıdaki ÇALINTI makalelerinden biri. Bekir Karlık, TÜBİTAK Elektrik'in hakemlerinden ; yani, dergide hangi makaleyi yayınlayacaklarını ona soruyorlar. 
TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergilere bir başka örnek verelim. Başvurum üzerine SCI'den atılmış bir dergi : Mathematical & Computational Applications. Derginin sahibi Mehmet Pakdemirli, TÜBA üyesi (TÜBİTAK kontenjanından).  Bekir Karlık, en başından beri derginin editörü, yani dergide hangi makaleyi yayınlayacaklarına Mehmet Pakdemirli ile birlikte o karar veriyor. Editör Bekir Karlık bu dergide kendi ÇALINTI makalelerini yayınlıyor. Editör Bekir Karlık bu dergide yayınlamış makaleleri ÇALIP kendi adıyla başke yerlerde yayınlıyor (örnek-1 , örnek-2 ). Bekir Karlık'ın son makalesi de ÇALINTI ve UYDURMAydı ve yayınlandıktan bir ay sonra yayından atıldı .
Bekir Karlık, doçentlik jürilerinin aranan ismi, vazgeçilmezi ; jüri üyesi Mehmet Korürek'in danışman olduğu Özcan Kuyucu'nun İTÜ'deki yüksek lisans tezinden ÇALDIĞI doktora tezi rapor edildikten sonra bile defalarca doçentlik jürisi üyesi yapıldı.
TÜBİTAK ULAKBİM indeksine hangi dergilerin alınacağına birkaç kişilik birkaç kurul karar veriyor. Birkaç yıl önceki kurullardakilerin üyelikleri gerekçe söylemeden bitirildi. Birkaç yıl kurullar boş kaldı. İndeksteki dergilerin sayısı göze batmayacak düzeydeydi. Yakın zaman önce yeni kurul üyeleri geldi ve gelmeleriyle birlikte indekse eklenen dergilerin sayıları patladı gitti. Öncelikle kurul başkanlarının üniversitelerinin dergilerini ekliyorlar ; bazıları yeni ortaya çıkmış ve az sayıda makale içeren dergiler, artık onlardaki makale sayıları da patlayıp gidecek. TÜBİTAK ULAKBİM indeksine eklenen dergilerin 1-2 yıldır yayında gözükmesi yeterli.
“Yeni YÖK”ün yeni doçentliği, “akademik sahtekarlıklar”a itiraz imkanını sıfırlayacak yasa çıkarttırmak üzere olduklarını açıklamalarıyla gayet uyumlu
“Yeni YÖK”, bir yanda artık doçentlik başvurusu haricindeki “akademik sahtekarlıklar”a, ki herşey kapalı kapılar ardında gizli olduğu için bunu doçentlik jürisinde olmayanların farkedebilmesi de mümkün değil, ki bunlar da hep örtbas ediliyor, el sürmeyeceği yasa çıkarttırmaya çalışırken, diğer yanda Türkiye'de jürileri tekeline alan gurupların yandaşlarına paylaştırılan saltanat ünvanları olan ve üniversite dışında da ayağa düşürülen doçent, ve buna bağlı olarak pirofesör, yapmada tekel olmayı elinden bırakmak istemiyor.
Dışarıdan doçent olabilmek kaldırılmış gibi gözükse de Türkiye Tabipler Birliği'nin açıkladığı “hülle tıp profesörleri” (adım atmadıkları şehirlerde öğrencisi, binası, tabeladan başka hiçbirşeyi olmayan tıp fakültelerinde pirofesör yapılan ve “arpalıklar”a tepeden konanlar) listelerini ve çok sayıda benzerlerinin bilgilerinin gizlendiğini belirttiklerini hatırlarsanız, pratikte herşey mümkün.
Ders verme puanlanırken Türkiye akademisinde herşey hileli, keyfi ve gizli kapaklı olduğu için kiminin asistan olarak girdiği dersler yeterli sayılırken, kiminin sayılmayacak yurtdışında asistan olarak çalışan kimi "öğretim elemanı" olarak çalışmış sayılırken, kimi sayılmayacak.
28 Şubat darbesi dönemindeki vahşiliklere benzer şekilde, 28 Şubatçı akademi yöneticileri en büyük eziyeti öğretim görevlisi ve okutman, uzman kadrosundakilere yaparken, bu sefer öğretim görevlileri avantajlı (ders verdikleri için), bu sefer akademinin amele kadrosu asistanlar hedef tahtasında. Arkasında kimse olmayan ve yöneticilere yalaklanmayan asistanlara eziyet edilecek, istifaya zorlanacaklar.
DOI denen şeyin düzgün çalışan birşey olmadığını, çok hata olduğunu, ve SCI'de olup DOI kullanmayan, DOI benzeri diğer no'ları da kullanmayan çok dergi olduğunu da belirtelim.
“Yeni YÖK”ün “yeni doçentlik”i neler getiriyor, neler götürüyor ? :
  • TÜBİTAK ULAKBİM indeksinde dergi patlaması ve tabii ki dergileri seçen kurullara yakın olanlar ; yani, TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergileri tekelinde bulunduranlarla arası iyi olmayanların işi çok güçleşiyor,
  • TÜBİTAK ULAKBİM indeksindeki dergilerde makale yayınlama ücretlerinin patlaması (ücretsizken bir kaç yüz dolar olmak, birkaç on TL iken bin dolara fırlamak gibi) ; tabi bu ücretler, kendilerinden olmayanlar için,
  • herkesin ne idüğü belirsiz yerli malı dergilerin kucağına itilmesi, 
  • her gün yağmur sonrası mantar gibi internet sitelerinde yenileri türeyen yerli malı dergilerin ve “yerli malı uluslararası konferans” düzenleyenlerin patlaması,
  • herkesin sahte akademik organizasyon WASET'in kucağına itilmesi,
  • herkesin WASET benzeri sahte konferans düzenleyicisi ve sahte akademik dergi yayıncısı ve sahte makale indeksi işleten akademik dolandırıcıların kucağına itilmesi, 
  • sahte konferans ve sahte dergi makalelerinin patlaması,
  • yerli malı dergilerle bağlantılı “atıf çeteleri”nin patlaması,
  • akademik sahtekarlıkların her türlüsünün patlaması,
  • "Türk sahte bilimi"nin (Turkish pseudo science) patlaması,
  • Türkiye üniversitelerinde nükleerden matematiğe satılmadık diploma kalmamıştı, artık hala kalmışsa satmayan üniversite de kalmayacak, sadece zorluk dereceleri ve fiyatları farklı (satılık diplomaların dünyanın her yanından öncelikli müşterileri : her türlü musibet 3-kağıtçı, her türlü musibet örgüt - mafya üyesi, her türlü musibet istihbaratçı),
  • dürüst akademisyenlerin Türkiye akademisinde kökünün kurutulması ; zaten  barındırılmıyordu, yaşatılmıyordu ; yerli malları bir yana onlarla birlikte yağmalamak üzere buyur edilen ve bastacı edilen Türkiye üniversitelerindeki yabancı 3-kağıtçılar bile onların 3-kağıtlarına tepki gösteren nadir yerli dürüst hocaları aşağılıyordu.
Sahte konferanslar, sahte dergiler, ve atıf çeteleri hakkında “Plagiarism Turkish” sitesinde çok sayıda yazı bulunmaktadır.
“Akademik sahtekarlık”, Türkiye üniversite sisteminin yazılı olmayan resmi politikası olduğu için üniversiteler hep akademik sahtekarların hakimiyetinde. Dünyada akademik sahtekarların en güvenli limanlarından Türkiye üniversiteleri, korsan yatağı gibi. “Yeni YÖK”ün eskisinden farkı şu, “artık kağıt üzerinde de herşey serbest (!)” ; kağıt üzerinde “akademik sahtekarlık yasakmış” gibi gözüktüğü için örtbas etmeye uğraşmaya devam etmek istemiyorlar.
“Yeni YÖK”ün koro şefliğinde Türkiye üniversitelerinin WASET doçentleri, WASET pirofesörleri “yaşasın akademik sahtekarlık (!) yaşasın akademik sahtekarlık (!) yaşasın akademik sahtekarlık (!)” naralarıyla dünya biliminin başına bela olmaya geliyorlar ; atalarının yüzyıllardır katkı yapmadan izlediği, beğenmeyip kendilerinden uzak tuttuğu, dünyanın 4.000 yılda bugünlerde getirdiği, yanlış yolda ilerleyen bilimi düzeltmeye geliyorlar ; WASET dolandırıcıları İstanbul Aydın Üniversitesi doktor adayı sahte Dr/PhD Cemal Ardıl, kızı Fatih üniversitesi doktoru Ebru Ardıl, ve oğlu Okan Üniversitesi doktor adayı Bora Ardıl yanlarında davul zurna çalarak onlara eşlik ediyor. 
İyi seyirler Türkiye ! İyi uykular ! Rüyanda “yeni YÖK”ün, nükleer enerji maceranda başına ne belalar açacağını göresin !
(*)  Dr Tansu KÜÇÜKÖNCÜ : 2001 başından beri “elverişli eko sisteme yerleşen bakteri kolonisi  benzeri hızla çoğalan zehirli sarmaşık gibi ülkemiz üniversitelerini kuşatarak boğan, çürüten, kokutan, ve çökerten” “akademik sahtekarlık gelenekçileri”ne karşı insan hakları mücadelesi vermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkür ederiz.

!

Türkiye yırtıcı, şaibeli, sahte ve fake dergilerde en çok yayın yapan 3. ülke

Predatory journals: Who publishes in them and why? - Selçuk Beşir Demir Dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan Elsevier tarafınd...

Predatory journals: Who publishes in them and why?

.....................................................................


...
...
...

* Rastgele Yazılar




.